Bir önceki yazımda Kolon Kanserlerinin Üzerine bir fitokimyasal olan Quercetin Molekülünün Etkilerinden bahsetmiştim bu yazımda ise sizlerle kolon ve rektum kanserlerinin başka bir ifade ile kolorektal kanserlerin gelişiminde yaşam tarzının nasıl etkili olduğu hakkında bilgiler vermeye çalışacağım.
Kolorektal kanserin endüstrileşmiş toplumlarda yüksek sıklıkla görülmesinin nedeni olarak batı tarzı yaşam koşulları ve diyetsel faktörlerin etkisi olabileceği önerilmektedir. Kırmızı etin ve işlenmiş hazır et ürünlerinin fazla miktarda tüketilmesi, buna karşılık meyve sebze ve tahılda bulunan fiber ya da lifler ile çok sayıdaki koruyucu özelliği olan fitokimyasalların az miktarda tükeltilmesi batı toplumlarında kolorektal kanserlerin yüksek sıklıkta görülmesinin nedeni olabileceği düşünülüyor.
Bunlara ek olarak kolorektal kanser gelişiminde risk faktörü olarak bilinen obezite, fiziksel hareketsizlik, sigara, tütün ürünleri ve alkol kullanımı, uyku düzensizliği ve diğer faktörlerinde kolon kanseri ve rektum kanseri gelişim riskini arttırdığı da bilinmektedir.
Kolorektal kanser gelişimini engelleyebilecek koruyucu yaşam tarzının benimsenmesi ve bu alışkanlıkların devam ettirilmesine yönelik önerilerin oluşturulabilmesi için kolorektal kanserin gelişimine etki eden mekanizmaların tanımlanarak anlaşılması gerekmektedir.
Kolorektal kanserler, Dünya’da önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Erkeklerde en sık görülen 3. kanser tipi iken, kadınlarda meme kanserinde sonra sık görülen kanser türlerinden biridir. Dünya sağlık örgütünün verilerine bakıldığında 2008 yılında yaklaşık 1.2 milyon kişiye kolon kanseri tanısı koyulmuştur ve var olan kolon kanseri hastalarının yaklaşık 608.000’ de kolon kanseri nedeni ile yaşamını yitirmiştir.
Kolon kanserinin erken aşamada tanısı için çoğu ülkede tarama programları başlatılmış olsa da bu hastalığın görülme sıklığında testlerin uygunluğunun kısmen düşük olması nedeni ile bir azalma gerçekleşmemiştir.
Dünya’da çeşitli ülkeler arasında karşılaştırma yapıldığında kolon kanseri görülme sıklığının ülkeler arasında neredeyse 20-25 katlık farklılık oluşturabileceği belirlenmiştir. İleri düzeyde endüstrileşmiş ülkelerde kolon kanseri sıklığı oldukça yüksek iken gelişmekte olan ülkelerde kolon kanseri sıklığının düşük olduğu bilinmektedir.
Hızlı bir ekonomik gelişme sergileyen ve batı tarzı yaşamı benimsenmeye başlayan ülkelerdeki yeni kolon kanseri vakalarının sayısında artış görülmektedir. Doğu Avrupa ülkelerinde, asya ve bazı Güney Amerika ülkelerinde bu durum yaklaşık 30-40 yıldır gözlenmektedir.
Tüm bu gözlemler kolon kanseri gelişiminde çevresel faktörlerin etkili olduğunu gösteren birer ip ucudur. Bu yüzden kolon kanseri gelişimine neden olan çevresel faktörlerin tanımlanması risk faktörlerinden günlük yaşamda kaçınmak için önemli bir aşamadır. Kolon kanseri gelişiminde etkili çevresel faktörlerin belirlenmesi aynı zamanda kolon kanseri riskini azaltacak olan önemli yaklaşımların, koruyucu önlemlerin alınabilmesine de olanak sağlayacaktır.
Dengesiz beslenme, alkol tüketimi, tütün ürünleri ve sigara kullanımı, obezite, fiziksel aktivite eksikliği ve uyku bozukluğu gibi çok sayıda çevresel etmen çalışılmış ve esas kolon kanseri risk faktörü olarak tanımlanmıştır.
Kolon kanseri gelişiminde beslenme ile ilgili faktörler esas role sahiptir ve en yüksek kolon kanseri sıklığının, beslenme şeklinin esas olarak kırmızı eti ve işlenmiş et ürünlerinin tüketildiği lifli besinlerin daha az tüketildiği ülkelerde olduğu bulunmuştur.
Bazı diyet faktörlerinin ise kolon kanseri gelişimini engelleyici kemoprevensiyon amaçlı etkisinin olduğu da kanıtlanmıştır. Çevresel faktörlerin etkilediği kolon kanseri gelişimini yönlendiren moleküler mekanizmalar son yıllarda tanımlanmış olup bu bulgular kolon kanseri sıklığının düşürülmesi için bir umut vaat etmektedir.
Kolon kanseri gelişiminde beslenme ile ilgili faktörler
Kolon kanseri gelişiminde beslenme şeklinin bir risk faktörü olabileceğine dair ilk gözlemler Afrika, Asya ülkelerinde bu hastalığın daha az görülmesine dayanmaktadır. Asya ve Avrupa kıtalarında bulunan ülkelerde beslenme esas olarak lifli yiyecekler ile yapılmaktadır ve Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında kolon kanserinin daha az görüldüğü saptanmıştır.
Kolon kanseri ve lif açısından zengin yiyecekler
Lif açısından zengin bir diyet meyve, sebze ve tahıl bakımından zengin besinlerden oluşur. Bu yiyeceklerin öğünlerde bulunması besinlerin gastrointestinal sistemden (mide ve bağırsak sisteminden) geçiş zamanını azaltarak bağırsak içeriğinin seyrelmesine neden olur ve bakteriyel fermentasyon orranını arttırır. Bunun sonucu olarak kısa zincirli yağ asitleri (asetat, propiyonat ve bütirat gibi) üretimi artar.
Kolon kanseri modellerinin oluşturulduğu ratlarda yapılan bir çalışmalarda, kısa zincirli yağ asitlerinin kolon kanseri hücrelerinde apoptozisi uyardığı gösterilmiştir. Diyetsel lif alımının aynı zamanda antiinflamatuar etkisinin olduğu da bildirilmektedir. Kısa zincirli yağ asitlerinin antiinflmatuar etkisi interlökin 6 (IL-6) ve TNF-alfa oluşumunu azaltıp Siklooksijenaz 2 (COX-2) ve iNOS gen ifadelenmesini azaltarak gerçekleştirmektedir.
Kolon kanseri hayvan modellerinde yapılan çalışmalar sonucunda kısa zincirli yağ asitlerinin hücre döngüsü, çoğalması ve apoptozis gibi önemli hücresel süreçleri düzenleyen çok sayıda molekülün etkilendiği bulunmuştur. Bu molkeüller arasında başlıca etkilenen önemli regülatör proteinler p53, p21, BAX ve Kaspaz-3 (CASP3) gibi moleküllerdir.
Yapılan bir meta analiz çalışmasında genel toplumla karşıalştırılfdığında yüksek lifli diyetle beslenen bireylerde kolon kanseri riskinin %50 oranında azaldığı bulunmuştur.
Lif bakımından zengin besinlerin tüketilmesinin kolon kanserine krşı koruyucu olduğuna ilişkin bir diğere teoride ise böylesi bir beslenme ile kanseri engelleyici özellikteki fitokimyasalların alınmasını temel almaktadır. Antikanser özellikteki fitokimyasallar (polifenoller, karatenoidler, terpenler ve tiyoeterler) kanser hücrelerindeki hücre için sinyal iletim yolaklarını engelleyerek, kanser hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasını engeller.
Antikanser özelliği olan fitokimyasallar esas olarak Crucifer sebzeler (brokoli, brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnabahar gibi), ve yeşil yapraklı sebzzelerde, soğanda, sarımsak ve narenciye (mandalina, portakal, greyfurt gibi) ürünlerinde bol miktarlarda bulunur.
Avrupa beslenme ve kanser araştırma çalışmalarında yaklaşık 500.000 kişide lif tüketimi ve kolon kanseri sıklığı araştrılmış olup elde edilen bulgular günlük lifli besin tüketiminin iki katına çıkartılmasının kolon kanseri sıklığını %40 oranında azalttığı bulunmuştur. Ayrıca, meyve ve sebzeleri fazla miktarda tüketen bireylerdeki kolon kanseri riskinin diğer kişilere oranla %25 daha az olduğu bildirilmiştir.
Bu çalışmalardan elde edilen bilgiler açıkça göstermektedir ki sadece lifli yiyeceklerin değil aynı zamanda koruyucu özellikteki fitokimyasalları içeren sebze ve meyvelerin tüketilmesi ile kolon kanseri riski azaltılabilir.
Çoğu araştırıcı meyvelerin, özellikle Crucifer sebzelerin ve yeşil yapraklı sebzeleri içeren baklagillerin tüketilmesinin kolon kanseri sıklığının azaltılmasında etkili olabileceğini önermektedir.
Konu ili ilgili diğer yazılar
Kolon kanserinde fitokimyasalların önemi
Epigenetik Değişiklik Nedir
Kolon Kanserinde Yeşil Çayın Etkileri
Kolon Kanserinde Curcumin Nasıl Etki Eder
Kolon Kanserinde Resveratrolün Etkileri
Kolorektal kanseri oluşumu nasıl engellenir
Kolon Kanseri Tedavisi için Yeni Yaklaşımlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder